A hole on the toilet wall: it can't rain all the time

Sayfalar

oh my çok çılgın!

10 Mart 2009 Salı

it can't rain all the time


ağlamak üzereyim,
ama sanma ki çok duygulandım o yüzden ağlıycam..
resmen az önce hayatımın hayal kırıklığını yaşadım..
şöyle söyliyim the crow izlemek için yıllarca -evet yanlış duymadın birden çok yıl bekledim bunun için- süren çabam,
istanbul ve hatta eskişehir ve hatta gittiğim her yerde kendisini aramam filan,
hatta geçen sene sipariş verdirmiştik dağıtım firmasına kadar sormuşlardı da artık üretilmiyo bebitolar cevabını almıştık,
her neyse "bunların hepsi bunun içi miydi ha bunun için miydi??" diye sormak istiyorum karşıma çıkıcak ilk insanı kollarından tutup sarsmak suretiyle..
hayır inanmıycaksın ama o kadar emindim ki kendisinin güzel bi film çıkıcağından..
çünkü nerde konusu açılsa veya bişi okusam kendisiyle ilgili çok güzel şeyler söylüyo insanlar,
şu kadar kez izledim bu kadar kez izledim,
şöyle hayatımın filmi,
böyle harika film..
hiç bi numarası yok yahu..
çok ciddiyim ağlıycam yaa..
bi kere böyle güzel bi konuyu alıp kelimenin tam anlamıyla sıçıp bıraktıkları için kendilerini tebrik ediyorum..
yaa bi hikayenin altı bu kadar nası boş kalabilir ya??
tamam o evi basanlar bunların ölmesine sebep olan adamlar filan iyi bildiği serseri evet olabilir var böyle insanlar,
peki bunların tepesindeki uzun saçlı adam ne yahu??
hadi onu geçtim en nihayetinde "ulan bunları öldürüyo en tepelerindeki adam benim bana da gelir sıra" diye düşünmüştür haklıdır da bunun yanındaki kız kardeşi olduğunu söylediği
sürekli sevişmeye hazır modda yarı çıplak seksi olmaktan çok uzak olduğunun farkında olmayan çirkin kadın nedir??
hadi onu geçtim allah aşkına şehirdeki kötü adamların bi masa etrafına toplanıp,
şeytan'ın gecesi midir nedir onun için saçma sapan planlar yapması,
sadece kötülük yapmak için kötülük yapması nedir??
tamam farkındayım çizgi roman uyarlaması ve orjinaline sadık kalınması gerekir eğer öyleyse öyle yapılması gerekir bence de ama senin iin bunu bana inandırıcı kılmak değil mi arkadaş..
herkes poz kesiyo başka bişi yok..
ayrıca o çatıdaki gitarlı sahne..
yaa o sahneyi nası abartıyo insanlar,
yok çok duygusalmış da Eric'in bütün acısı falan filan hissediliyomuş da..
çok ciddiyim Brandon Lee çekimlerde ölmeseydi bu filmden bi nane olmazdı..
the crow'u şu anda bulunduğu nokataya getiren bi şey varsa o da Brandon Lee'nin müthiş tatlılığı ve şanssızlığıdır..
her neyse güzel kısımları da vardi pek tabii,
yani izlemesi güzel görsel anlmada..
bunun mezardan çıktığı sahneyle,
sonunda uzun saçlı adamla dövüştükleri sahneler pek güzeldi..
bi de bu bi yerlere tırmanıyodu hatırlamıyorum yeni çıktığında mezardan oo yeah bebeyim evet o da görülesi bi sahne :z
ve evet yazar adam Eric Draven ismini pek iyi seçmiş bu da takdir ettiğim ayrıntılardan..
(bkz:. Draven - the raven)
her neyse sonuç olarak üzüldüm çünkü çok daha güzel bi şey bekliyodum,
fos çıktı..

1 küçük şişe sallanıyor:

Junkie. dedi ki...

sen bir gerizekalısın ben bu kadar söylüyorum