A hole on the toilet wall: the clock was tickin'

Sayfalar

oh my çok çılgın!

19 Ocak 2011 Çarşamba

the clock was tickin'



saat 14:10. 17'de bi yerde muhtemelen 19 gibi başka bi yerde olucam. henüz annemlerin haberi olmasa da çok büyük ihtimalle bu akşam evde olmiycam. hem eve gündüz gitmek daha güzel ki zaten.

an itibariyle elifciğimin kahvaltı yapmadıysan ye bunu diyerek getirdiği simit eşliğinde çayımı yudumlarken (yudumlamak kelimesini çok severim. çay-simit ikilisine bile ne kadar elit bir hava getirdi, değil mi?) brandon flowers dinliyorum. baya güzel oldular böyle hepsi bi arada, denenebilir.

muhabbet sen ne güzel şeysin, insanı işlerinden alıkoyan, ayrılamadığım. muhabbet etmeyi çok seviyorum ama herkesle değil tabii.

günde ortalama 5 saatini gülerek geçiren biri olarak söylüyorum, bazı şeylere gereğinden uzun ya da lüzumsuz kahkahalar attığınızda gerçekten çok sıkıcı hayatlarınız olduğunu düşünüyorum. yapılan her espiriye kahkahalarla karşılık vermek sizi daha eğlenceli yapmıyo, kamon.

saatin an itibariyle 15:12 olduğunu söylemek istiyorum. blog yazmıyorum, blog açıkken yaşıyorum, aklıma bişiler gelince yazıyorum gibi olmuş bu.

evime gitmek istediğimi fark ettim şu an. yurttayken eve gitmek istiyorum, evdeyken yurda gelmek. tatilde ebeveynlerime olan özlemimi gidereyim bari. annemin de tatili bi haftaymış hoff hayınlık resmen.

dilşut gitmeden öncesi takılmacamız da yarınmış, keşke sonraki gün olsa (duyun beni a dostlar)

kaçtıms.

0 küçük şişe sallanıyor: