A hole on the toilet wall: kapı gıcırtısından hallice diycem allah çarpıcak diye korkuyorum*

Sayfalar

oh my çok çılgın!

4 Temmuz 2010 Pazar

kapı gıcırtısından hallice diycem allah çarpıcak diye korkuyorum*


her zaman diyorum ülke olarak bizi daha ileriye nası taşıycağımızı biliyorum diye ama henüz hiç bi önerim ciddiye alınıp hayata geçirilmedi. yine de gerçek bi vatansever olarak ("patriot", filmi vardı bunun bi de, amerikan bi şeysinde de izlemiştik, hocamız da baya tatlıydı) bütün bunların beni engellemesine izin vermiyorum ve yeni fikirlerle gelmeyi sürdürüyorum.

yukarıdaki resimde gördüğün insanlardan birisi gripin'in şu an adını bilmediğim ve gugıllamaya da kasmicağım solisti. muhtemelen kendisini tanıyosundur. soldaki de aydilge isimli bi hatun. muhtemelen onu tanımıyosundur, kimse dinlemiyo çünkü kendisini. geçen gün, tam olarak dün aslında söz konusu hanım kişiyi televizyonda görmemi müteakiben yaşadığım tedirginlik, allahım şimdi şarkı söylemeye başlarsa ne yaparım düşüncesini kafamdan atamamam yüzünden bütün akşamım rezil oldu. ve ben de bu durum üstüne düşünmeye başladım çünkü herkes bilir ki üretim yanlısı bi insanım (ööööööff..) ve zihnimin orta yerinde beliren ilk şey yağmur altında gözlerini kıprışta kıprıştıra ciyaklayan gripin solisti görünütüsüydü. bi türlü kurtulamıyordum. içine düştüğüm bu müşkül halden bir türlü çıkamıyordum. dişlerinin arasında ıslak yün sıkıştırmakla da benzeştirilebilecek huzursuzluklara sebebiyet veren bu dar kuyudan yukarı tırmanmaya çalıştıkça tutunduğum her toprak parçası elimde kalıyordu adeta. beni kendime getirmek için bunun gay olmayanından bulup kollarına atmışlar. saatlerce "hişş hişş tamam bi şey yok.. geçti, ben yanındayım" diyerek holivudvari şevkat gösterilerinde bulunmuş da anca kendime gelmişim. sabah kalktığımda bu son kısmı hatırlamıyordum tabii, evdekiler anlattı onların yalancısıyım ben de.

bütün bunların üstüne, bu sefer daha hazırlıklı bi şekilde ikinci bi düşünme seansına giriştim. benim gibi ki bu tarz şeylere direncim oldukça iyidir, bi insan bile bundan bu kadar yaralanıyosa diğer insanlar ne yapsın? her gün ya aydilgeyle, gripinle karşılaşırsam ne olacak tedirginliği bizi bitirmez mi? sürekli kafası bu düşüncelerle meşgul olan bi çalışandan yeterince verim alınabilir mi? iş kazası dediğimiz şeyler de (gerçekten kaza olanlardan bahsediyorum) zaten dikkatsizlikten şundan bundan olmuyo mu? ve bi karara vardım: aydilge ve gripin'in solistini ülkeden sürmeliyiz.

bunu çok acımasızca bulanlarınız olabilir dostlarım, ne var ki ikisinin de sanatçı triplerine girdiğini ve allah aşkına iki dakka bi sus dediğimiz takdirde "müzik yapmadan duramıyorum. kendimi böyle ifade ediyorum" türünden cümlelerle karşı koyacağını tahmin ediyorum. dolayısıyla bizi dinlemeyeceklerdir. kendilerini mümkün olduğunca uzaklaştırmak yapılabilieceklerin en iyisi. aslında giyotin falan düşündüm başta ama sesinin güzel olduğunu sanmanın cezası bu kadar da çok olmamalı dedim. sonuçta o kadar da insafsız değiliz. teknoloji myspace falan deme, burarlarda konser neyin veremedikleri zaman uzaktan uzağa yürümez o iş. ağlak ve sıkıcı olduğu kadar şişman da olmaktan çekinmeyen klişe düşkünü kızlar konserine gidip dünya turundan dönmüşcesine bi coşkuyla anlatamadıkları grubu çok da tutmazlar gibi bi izlenim edindim yıllar içinde. yani gripin sorunu otomatikman çözülüyo. aydilgeyi zaten kimse dinlemiyo demiştim sanırım.

*yalan söylememek lazım çünkü.

0 küçük şişe sallanıyor: