A hole on the toilet wall: and so am i

Sayfalar

oh my çok çılgın!

27 Ocak 2011 Perşembe

and so am i



naber?

karnım feci aç. evde o kadar yiyecek bişi bulamadım ki salçalı ve zeytinli ekmeklerimi kemirirken tüketmek için çay demler vaziyetteyim. dünyanın en manasız buzdolabına sahip olabiliriz. kabak, dolmalık biber, mor salata falan gibi bi içerik. akşam yemeğinden kalan et sotenin sadece sebzeleri kaldı -saatler önce etlerini kediyle paylaştık- ki soğuk soğuk hiç çekilmiyceğini tahmin ediyorum. her neyse sonuç olarak açım ve an itibariyle evde yicek doğru düzgün bişi yok.

bu arada annemin işten gelince söylediği "kızım insan yemek filan yapar, hiç üzülmüyo musun bana, bütün gün çalışıyorum"larından anladığım kadarıyla ebeveynlerim yemek yapabildiğime inanıyolar ki zamanın hangi noktasındaki hangi yaşanmışlık buna sebebiyet verdi gerçekten bilmiyorum.

birazdan film izleyeceğim. evet bunu yapacağım sevgili dostum. ya da yapmayacağım, bilemedim şu an, hızlı yaşadığımdan geleceğe yönelik kararlar veremiyorum pek. çok hızlı yaşadığımdan. iki gündür bırak pijamaları çoraplarımı bile çıkarmadığımdan -çoraplarımla uyuyorum resmen ki babamın nezdinde 9 kusurlu hareketten biri. medeniyet görmemiş yavrum benim diye sever beni fark etse. canıms. babamı çok severim.

şu an film izlemekten vazgeçtim mesela. ben demiştim.

o değil de burayı çok seviyorum. blocuğum dünya üstünde bana ait olan şeylerden en sevdiğim. bin kere kalbime soksam yine doymam.

gençlik yıllarından kalma günlüklerimi bulabilirsem şahsıma yazılmış ilk ve tek aşk şiirini de şuracıkta paylaşma niyetindeyim. gerçi ne kadar aşk şiiri diye tanımlanabilir bilmiyorum, içinde "sana değil zekana aşığım" gibi bi ifade geçiyodu hatırladığım kadarıyla ama devam eden süreçte çıkma teklifi kendini gösterdiğinden saymamız gerektiğini düşünüyorum. nolur sayalım olm, yoksa sıfır olucak.

bazen keşke anneme daha az çemkirsem, ev ahalisiyle daha çok zaman geçirsem falan gibi şeyler diyorum. ama bi noktada bişi olmuş noolmuş bilmiyorum, nası yapıldığını unutmuşum sanki. benim anlattılarım onlara yabancı ki beni heyecanlandıran şeylerin yarısı kadarı "nası olsa anlamıycaklar" kafasıyla otomatik olarak eleniyo, onların dertleri tasaları hatta bazı noktalarda hayalleri bile duymaktan sıkıldığım şeyler. keşke öyle olmasa.

ay his geldi, sulugöz olucam, kaçıyorum.

2 küçük şişe sallanıyor:

Sam Scarlet dedi ki...

Ouv son paragrafa fena katıldım.

Büşra Mutlu dedi ki...

son paragrafa katılmak kötü ya, dert..