A hole on the toilet wall: it takes backbone to remain confident in a hairdresser's

Sayfalar

oh my çok çılgın!

31 Mart 2009 Salı

it takes backbone to remain confident in a hairdresser's

evet yeni bi okul çıkışı kuaför macerasıyla karşınızdayım..
macera dediğime bakma aslında yaşanan bişey yok,
gizem'in saçlarını kestirmek adına abdullah'ın yolunu tuttuk hep beraber
ve ben farkettim ki kuaför ortamlarından keyif almamaya başlamışım..
yani zaten hiç bi zaman kuaför kızı olmadım ama yaşım daha küçükken ne biliyim süslenen kadınlar filan güzel güzel, hoş geliyodu,
ilerde ben de böyle olucam gibi geliyodu..
ancaaaak zaman geçti,
herkes rengini şeklini şemalini belli etmeye başladı,
kimin ilerde nolucağı anlaşılmaya başladı bende de böyle kuaförlere karşı soğuma,
mümkün olduğunca az uğrama durumu baş gösterdi..
yani aslında şöyle,
zaman geçti herkes büyüdü,
saçına başına bakmaya başladı,
ben de zannediyorum ki hani zamanı gelicek ve bende bi anda öyle olucam..
yok işte ama öyle olmuyomuş o,
yokmuş öyle bi şey..
her neyse sonra ben de bi şekilde alıştım bu fikre tamam yani
en nihayetinde pek istekli ve başarılı olduğum bi konu değil kasmanın alemi yok
herkes sürekli harika görüncek diye bi kural yok,
kendine bakmayanlar da olucak ki bakanların yaptıklarının bi anlamı olsun di mi?
hala da öyle düşünüyorum tamam yani evet bence de kendine bakmak şudur budur iyi güzel şeyler ama eğer olaydan keyif alıyosan güzel,
ne biliyim saç düzleştiricisine verdiğin 100 milyona acımıyosan
ya da sabah saç düzleştirmek uğruna yarım saat daha az uyumak sana koymuyosa güzel tabii,
ama ben de ne bunlar için yeterli sabır,
ne de özveri yok
ve hepimiz biliyoruz ki bi kot bi tişörtle güzel görünen kızlardan da değilim..
her neyse tüm bunları kabullenmiş vaziyetteyim,
"ne yahu herşey görüntü mü alla alla?" diye de asabileşirim eğer yapma büşüm etme büşüm böyle dersen..
herneyse işte tüm bu "pekala bebeyim dünya güzeli değilim nolmuş?" tavrını ve beni beğenen böyle beğensinciliğime duyduğum güveni kıran, parça pinçik eden bi yer var ki orası da kuaför denilen yerdir.
tamamen güzellik üzerine kurulmuş bi yerde ne kadar "ben böyle de iyiyim yaa gerek yok öyle şeylere" halinde takılsan da ı ıh, olmuyo canım öyle işte..
zaten güzel bi yere gittiysen müşterilerin çoğu oranın müdavimi oluyo,
her taraf saçlı başlı,
makyajlı, iri çantalı kadınlarla dolu,
kuaföre gelirken bile aslında senin -ki aslında benim- çaba harcamış halinden bile daha iyi durumdalar,
doğal olarak sen de herkes sana bakıp,
"naapıyo bu" diyomuş hissine kapılmaz mısın?
ben kapılıyorum mesela..
bu yüzden de sevmiyorum kuaför denen yerleri,
bana göre değil,
darmadağın oluyorum.

0 küçük şişe sallanıyor: