stajımın bir buçuğuncu ayında rahatlıkla söyleyebilirim ki artık insan darlarken rahatsız hissetme eşiğimi çok çok yukarılara çekmekle birlikte çevirmenlere karşı hissettiğim acıma kat be kat arttı. insanlara çeviri çakarken hissettiğim mutsuzluğu başka hiç bi konuda insan darlarken hissetmiyorum. sonuç olarak, çevirmenliği asla yapmayacaklarım listesinde 3 numaraya koyuyorsam bi sebebi var.
bi yandan zaman çok hızlı geçiyormuş gibi hissedip aynı anda takvimin ilerlemediğini hissediyo olmak çok garip. zaman mevhumum komple kaydı. an itibariyle kendi içimde eylül ayını yaşıyorum, geçtiğimiz haftayı 3 hafta gibi yaşadım ki geçen çarşamba dünyanın sonu kadar uzak. gün içinde -özellikle eve adım attıktan sonra- zamanın geçmesi hususunda herhangi bi sorun yaşamazken gün ölçeğinde mevzu tam tersine dönüyo. aslında mevzu çok net ama yüksek sesle ifadesi herhangi bi kolaylık sağlamayacağı için kaçınıyorum: yoruldum ve haftasonları gelmek bilmiyo.
hoşlandığın çocuğun "komünizme inanıyorum ve bu uğurda halay çekiyorum" insanı çıkması gay çıkmasından daha kötü bence. kahrolurum.
gay demişken, "vogueparis'in bu ay kapağı harikaydı" gaylerini her durumda "benim cinsel özgürlüğünü çok fena kendi ellerinde tutan arkadaşlarım var ve biz kendi aramıza birbirimize orospu diye sesleniyoruz" gaylerine tercih ederim. en güzeli kendi halinde gay gerçi de, onlardan iki tane falan tanıdım ömrüm boyunca herhal.
vogue demişken, yakın zamanda bullet kankamla tanıştık, sevdik birbirimizi. moda sayfaları pek hoş -ki her ne kadar tipimden belli olmasa da moda blogu falan da seven bi insanım- diğer kısımları daha hoş. hoş yani, bakın bi ara.
bu ramazanı diğerlerinden daha ilginç kılan tek şey ömer çelakıl'ın saçları, bunu kabul edelim
gittim.
3 küçük şişe sallanıyor:
hoşlanılan çocuğun ismi N ile başlayan bir insanla alakası mı var yoksa?
ahah yok yahu, feysbuktan da baktım ismi n ile başlayan birini tanımıyorum bile
Öte yandan kaandaki ismin kim olduğunu inanılmaz merak ettim şu an
Yorum Gönder